Uzmanlara göre Çin 2030’lu yıllarda dünyanın en büyük ekonomisi ve aynı zamanda en güçlü ülkesi olacak. Bu durum birçok ülkeyi korkuttuğu için özellikle ABD hükümeti Çin’e karşı sürekli yaptırım kararı almakta. Yaşanan ticaret savaşının temel sebebi, Çin’in giderek güçlenmesidir. Bu yazımızda Çin’in dünya ekonomisine nasıl yön verdiğini ve Çin’in ekonomik yönetiminin nasıl olduğunu anlatacağız.
Yönetim biçimi olarak Çin, birçok ülkeye göre sert yaptırım kararları alan bir ülke. Ülke içinde de sert kararlar olan yönetim aldığı bir kararla borsada işlem gören varlıkların alış ve satışını durdurabiliyor. Çin kendi ülkesinde faaliyet gösteren yabancı şirketlere de el koyabiliyor. Aslında bu her ülkenin hakkı olsa da Çin bu hakkını en çok kullananların başında gelmekte.
Ülkede bir başkan iki dönemden fazla yönetimde kalamıyordu. Bu karardan önce bir başkan en fazla 10 yıl ülkeyi yönetebiliyordu ve gelen başkan askeri, ekonomi ve istihbarat alanlarında büyük değişiklikler yapabiliyordu. Halk Kongresinin aldığı kararla birlikte Çin’in Devlet Başkanı Xi Jinping 2023 yılına kadar yönetimde kalacak.
Çin’in Güçlenmesinin Sebepleri
Çin’in güçlenmesinin en büyük sebebi ülkede yer alan kurumların tek el tarafından yönetilmesi ve tüm gücün bir kişide toplanması. Başkan, yönetim noktasında başarılı biriyse ülkenin kalkınma seviyesi hızla artıyor. Ülkenin mevcut başkanı Xi Jinping ise birçok otorite tarafından başarılı bulunan bir isim.
Başarılı olmasındaki bir diğer sebep ise Çinli şirketler. Teknolojiye büyük önem veren Çinli firmalar dünyanın dört bir yanındaki şirketlerle ortaklık yapıyor. Bu ortaklıklar belirli bir süre sonra ortadan kalkıyor ve şirketin yeni sahibi Çinliler oluyor. Uygulanan agresif politika sebebiyle Çinli şirketler birçok ülkede söz hakkında sahip.
Çin’de faaliyet gösteren her şirket titizlikle inceleniyor. Bir şirketin borç seviyesinin artması durumunda hükümet şirketin iç işlerini izlemek için ekiplerini gönderiyor. Ekipler şirket yöneticilerini başarısız bulduğunda ise devlet şirkete el koyuyor.
Ekonomik Göstergeler
Çin dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olsa da ürettiğinden daha fazla harcıyor. Borç-GSYH oranı %50 seviyesinde. Ülkenin ve şirketlerin mevcut borçları giderek artsa da bu rakam ABD’ye oranla çok iyi seviyede. ABD’de bu rakam %105 seviyesinde.
ABD’nin mevcut borcu 22 trilyon dolarken Çin’in borcu 9 trilyon dolar. Dünyanın en çok borçlanan ikinci ülkesi Çin olsa da bu durum ülke ekonomisini olumsuz etkilemiyor çünkü ülke her yıl 162 milyar dolar cari fazlası veriyor. Bu alanda Almanya ile Japonya’nın ardından üçüncü sırada. En büyük rakibi ABD ise her yıl 462 milyar dolar cari açık veriyor.
Baskıcı Yönetim
Dışarıdan baktığımızda ülke başarılı olsa da baskıcı yönetim hayatın her alanında kendini gösteriyor. Çinli bir vatandaşın dışarıya çıkarabileceği döviz miktarı 50.000 dolar ile sınırlandırılmış. Kripto paralar sayesinde bu tarz limitler ortadan kalksa da ülke kripto paralara karşı sert tutum izliyor. Çin’in kendi kripto parasını yapma projesini açıklamasının sebebi de anonim olan bu varlıkları kontrolü altına alabilmek.
Hükümet kendi para biriminin fiyatını da dilediği gibi ayarlayabiliyor. Çin, yurt dışına yüksek oranlarda ithalat yapacağı dönemlerde para birimini düşürüyor. Düşen para birimi sebebiyle yurt dışındaki şirketler Çin’den çok daha ucuza ürün satın alabiliyor. 1 Dolar 6,72 Çin Yuanına denk geliyor. Bu noktada Çin’den daha iyi miyiz, sorusu sorulabilir. Ülkemizde cari açık olduğu için Çin’e oranla dövizin hareketlerinden büyük oranda etkileniyoruz. Kısacası, ülkelerin para birimlerinin değersiz olması o ülkenin ekonomisinin kötü olduğunu göstermiyor.
Çin’de inşaat en gelişmiş sektörlerden birisi. Ülkenin demir madenleri inşaatlarda kullanılan ürünleri karşılayamadığı için yüksek miktarlarda demir ihracatı söz konusu. Bu ihracat o kadar yüksek ki Çin ile demir ticareti yapan ülkeler ekonomik buhrandan bile çıkabiliyor.
Çin’in en tehlikeli iki silahı İpek Yolu Projesi ve Amerikan Tahvilleri. Çin sahip olduğu ABD tahvillerini aynı gün içerisinde satarsa ABD ekonomisi mortgage krizinden bile daha büyük bir krizle karşılaşabilir.
İpek Yolu projesi ise Çin’den Avrupa’ya kadar kesintisiz bir ticaret yolu kurmak. Kurulan bu yol sayesinde Çin’in ürettiği ürünler Avrupa’ya çok daha ucuz bir şekilde gidebilecek. Yol üzerindeki ülkelere borç para veren Çin, ödemeleri alamadığı durumda ülkelerin liman kentlerini 50 yıllığına kiralıyor. Kiralanan bu yerler sayesinde de Çin çok düşük maliyetlerle agresif politikasını sürdürebiliyor.